HANİFE AKILLI
Antalya denince; mis gibi portakal, limon çiçeği kokan havası, pırıl pırıl masmavi denizi, çakıl taşları, sıcacık güneşin üzerine vurduğunda altın gibi parlayan kumları, çam ağaçları ve çağlayanları gelir herkesin aklına.
İşte orada bir de Antalya Ersağ Bürosu vardır. Aynen yukarıda okuduğunuz Antalya tabiri gibi kucaklar sizi oradakiler. Sıcacık , sevgi dolu çalışkan insanların sevgi noktasıdır.
Sevgi; edinebildiğimiz en büyük değerdir, sermayesi olmayan kazançtır. Hayattaki gerçek değerleri bulmakta farkındalık yaratır. Farkında olmak, sevmek, sevilmek,saygı duymak tüm bu değerler ve daha çoğu Ersağ Şirketi Antalya Bürosunda mevcuttur. Buradaki insanlar; güzel bakan,güzel konuşan kalbide, vicdanı da temiz insanlardır.
Büro Müdürümüzün gülen yüzü, tatlı sözleri Ersağ’ın tanıtımında emekleri olan temel direk Öncülerimiz, ofis sorumlumuz ve tüm üyelerimizin samimiyeti insanı sürükleyip götürüyor.
Ben bunarlı söyleyip yazabiliyorsam inanın çok yol kat etmişimdir.
Daha önce insanların bakışları bile beni tedirgin edip kendi kabuğuma çekilmemi sağlarken, bu gün Ersağ’ı anlatıp savunuyorum, laf söyletmiyorum. İnsanların değil bakışları , alaycı sözlerine bile gülerek yaklaşabiliyorum. Pes etmiyorum doğruluğumu onlara farklı yollardan kanıtlıyorum. Buradan bana ışık tutup yolumu aydınlatan, her zaman ‘‘BAŞARIRSIN’’ diye destekleyen eşime, sponsorum olan sevgili arkadaşıma ve tüm Antalya ekibine teşekkür ediyorum. İnanın onların benden maddi bir kazançları yok. Biz burada kocaman bir aileyiz, birbirimize kenetliyiz. Sevgi ve bilgi dolu Antalya ekibindeyiz. Bizler çok şanslıyız çünkü burada birlikteyiz.
Merhaba ben Hanife AKILLI Ersağ üyesiyim.
Hep temiz olmam ve çevremi temiz tutmam için uyarılarak büyüdüm. Ölümün ve misafirin ne zaman geleceği belli olmaz ifadeleri ile donatıldım. Bunuda çok güzel uyguladım. Deterjanlar benim parçam olmuştu, özellikle çamaşır suyu vazgeçilmezim idi. Çamaşır suyunun kokusunu evimde ve elimde duymadığım zaman temiz hissetmiyordum. Fakat son zamanlarda halsizliğim çok artmıştı; farklı farklı alerjik rahatsızlıklara yaşıyor, sık sık solunum zorluğu çekiyordum. Kan tahlillerinde demir oranım ve kırmızı kan hücrelerim düşüyordu. Baygınlıklarımda eklenince lösemi olabileceğim teşhisi kondu. Çeşitli tahliller sonucunda doktorum bana ne kadar temiz olduğumu sordu. Özellikle hijyen için çamaşır suyunu kullandığımı; hatta içilebilecek bir şey olsa içip içimi temizleyeceğimi söyledim. Doktorumdan kocaman bir aferin aldım. Bunu başardığımı deterjanların içinde bulunan ve benim daha önce önemsemediğim çeşitli zararlı maddelerin özellikle klor gazının vücudumda biriktiğini öğrendim. Biz bunları bilinçsizce kullandığımızda vücudumuzda biriktiriyoruz. Her yıkadığımız bulaşıkta , çamaşırda, soluduğumuz havada tekrar tekrar alıyoruz. Çünkü kullandığımız deterjanlar sadece vücudumuza değil, doğaya zarar veriyor. Evimizden çıkan sular zehirli madde olarak toprağa ve yer altı sularına karışıyor. Bizlerde o toprakta yetişip , sulanan ürünleri yiyoruz sularımızı içiyoruz.
Doktorum bana iki yol çizdi. Ya ailemle sağlıklı bir yaşam ; ya da ömür boyu hastalık pençesinde kıvrananbir insan. Ne yapmam gerekli idi sağlıklı olmam için?
Bana insanların var olduğundan itibaren temizlendiklerini fakat benim gibi zehirlenip, zehirlenmediklerini söyledi, ilk şartı vazgeçilmezim olan çamaşır suyu ile vedalaşmam oldu.
Bunu yapamadığım ve deterjanlardan uzaklaşamadığım sürece, tedavinin uzayacağını , daha zorlu sürece gireceğini öğrendim. Aman Allah’ım bu bir sınav mı?
Eşimin ve çevremin hastalığımın boyutundan haberleri yoktu. Onlar az yemek yediğim için halsiz ve kansız kaldığımı sanıyorlardı. Çünkü son netice alınana kadar onlardan sakladım. Sonuç ne olursa olursa olsun önce kendim öğrenmek istedim. Şükürler olsun korkulan olmadı. Tabiî ki kullandığım deterjanlardan vazgeçersem.
Olayı eşimle paylaşmanın zamanı gelmişti. Beni dinledi ve evimizdeki bitkisel içerikli ürünleri yani sevgili arkadaşım ve sponsorumun bana getirdiği Ersağ ürünlerini denememi önerdi. Eşim evdeki ürünlerden numune alarak laboratuarda tahlillerini yaptırdı. Hastalığımı öğrendiği için artık her şey onu tedirgin ediyordu. Gelen sonuç mükemmel idi. Bir gıda mühendisi arkadaşımda o sırada benden test etmek için ürünlerden istemişti. Yanına gittiğimde ona başımdan geçen bir olayı anlattım. Aşırı sivri sineğin olduğu bir dostumuzun sahildeki yazlığına gittiğimizde duş jelini kollarıma ve ayaklarıma sürdüğümü ve sineklerin beni ısırmadığını anlattım. Arkadaşım gülümseyerek ürünün kendini test ettiğini söyledi. Çünkü bitkisel içerikli ürünlere sinek, börtü böcek gelmezmiş. Çok eski zamanlarda insanlar çocuklarını bağda , bahçede büyüttükleri için onları yani bebekleri gül suyu ile silerek beşiğine yatırırlarmış. Kundağına fesleğen yaprakları koyarak korumuşlar.
Şimdi gerçek vazgeçilmezim ERSAĞ ŞİRKETİ’nin ürünleri.
SAYGILARIMLA
HANİFE AKILLI
ANTALYA